Müslümanlık Vazifemiz

Gaye-i Hakikimiz Vatan topraklarına Ehl-i Sünnet ve’l cemaat itikadı üzere Şeriat-ı Garra-yı Muhammediye’yi hakim kılmak.
Şunu unutmayalım şeriat ile yönetilmeyi ancak Müslümanlar ister ve Şeriatı istemiyorum lafını bir Müslüman asla diyemez! Diyene de Müslüman denmez! Daha açık bir ifadeyle Şeriatı ancak kafirler istemez! Zira Şeriat demek Allah’ın emri demektir. Nitekim yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’de buyruluyor ki:
Onlara: "Allah'ın indirdiğine ve Peygambere gelin!" denince, münafıkların senden büsbütün uzaklaştıklarını görürsün.(Nisa Suresi, 61)
İslam’ı hayat ölçüsü yapan milletler yükselmiş, dünya devleti haline gelmiştir. İslamı bir kenara koyarak kul kanunlarını esas alanlar ise alçalmış, kendi başında türeyen binlerce bela ile baş edemez hale gelmiştir. Zira Peygamber efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) bir hadis-i şerfide buyuruyor ki:
"Dikkat edin İslam bir dairedir. Döndüğü müddetçe siz de kitapla(Kuran/Sünnet) beraber o dairenin içinde dönünüz. Dikkat edin, kitap ile sultanlık (din ve devlet işleri) birbirinden ayrılacak. Dikkat edin, onlar (bizden olmayanlar olsa gerek) sizin başınıza emir (idareci) olacak. Sizin aleyhinize olan, kendilerinin lehine olan şekilde hükmedecekler.
Eğer onları dinlemezseniz sizi öldürecekler, itaat ederseniz sizi sapıtacaklar. Onlara karşı Meryem oğlu İsa (aleyhisselam)'ın arkadaşlarının davrandığı gibi davranın. Onlar ki testerelerle biçildiler, çarmıha gerildiler ama yine de davalarından vazgeçmediler.
Allah'a itaat ederek ölüm, Allah'a isyan ederek yaşamaktan daha hayırlıdır."(Hadis alimlerinden İmam Taberani Mu'cemu'l Kebir, Mu'cemu's Sağir ve Şamiin isimli eserlerinde rivayet etti.)
Hedefimiz büyüktür ve kutludur. Ancak şunu unutmayalım ki; büyük davalar büyük hedefler gerektirir.
Ve Ümmet-i Muhammed’in tarihinde nice azlar nice çoklara galip gelmiştir.
Zira “İslam’da zaferler kafa sayısıyla değil kalp sayısı ile kazanılır.”